Çene eklemi hareketliliği (temporomandibular hipermobilite) olan hastalarda cerrahi tedaviye gerek kalmadan konservatif tedavinin başarısını artırmak amacıyla geliştirdiği ürünle Türkiye'nin ilk patentini alan Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Hacer Fulya Üçem, şunları söyledi: “Dünyada yüzde 3 civarında çene ve eklem hastası var. Bu hastalığın tedavisinin olmadığı biliniyor. Ama bu doğru bir bilgi değil. “Çene eklemi hastalıkları ve orofasiyal ağrı hastalıklarının tedavisi var” dedi.Dr. Öğretim Üyesi Hacer Fulya Üçem: “Bilimin ticarileşmesi ülke ekonomisini yüzde 90 oranında geliştirir. İnsanların patent başvurusunda bulunmaları ve bunların ticarileştiğinden emin olmaları gerekiyor.”Üsküdar Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Dr. Hacer Öğretim Üyesi Fulya Üçem, temporomandibular hipermobilite (hareket açıklığı) hastalarında konservatif tedavinin başarısını artırmak amacıyla geliştirdiği ürünle Türkiye'nin ilk patentini aldı. çene eklemi) cerrahi tedaviye gerek kalmadan. Bu yenilikçi ürün, hastaların daha rahat yemek yemesini, psikolojik olarak etkilenmemesini, ağız hijyenini korumasını ve olası komplikasyonları önlemeyi amaçlamaktadır.“Düşünülmemiş bir şey olabilecek bir patenti alabilmek önemlidir…Hacer öğretim üyesi Fulya Üçem ise şunları söyledi: “Patent almak çok zor ve uzun bir süreç. Geliştirdiğiniz yöntem uzun süre inceleniyor, günümüze bir yenilik getirdiği kanıtlandıktan sonra patent belgesi veriliyor. teknolojik durum ve yenilik yaratıyor aynı zamanda daha önce düşünülmemiş, uygulanmamış bir şey de olabiliyor.” “Patent almak çok önemli.” dedi.Çene eklemi hastalıklarının çaresi var!Çene eklemi hastalıkları ve orofasiyal ağrılar (çene bölgesi) alanının Tıp ile Diş Hekimliği arasında bir branş olması nedeniyle uzmanlık dalı olarak kabul edilmediğini vurgulayan Dr. Hacer Öğretim Üyesi Fulya Üçem, “Artan hasta popülasyonuyla birlikte Amerika'da eklem ve orofasiyal ağrılar uzmanlık alanı haline geliyor. Ancak Avrupa ve Türkiye'de henüz bir uzmanlık alanı olarak mevcut değildir. Dünyada hastaların yaklaşık %3'ünde çene ve eklemlerden etkilenmektedir. Bu hastalığın tedavisinin olmadığı biliniyor ve hastalara 'Tedavisi yok, hayatına böyle devam edeceksin' deniliyor. Çok ciddi vakalarda ameliyat önerilir. Ama bu doğru bir bilgi değil. Çene eklemi hastalıkları ve orofasiyal ağrı hastalıklarının tedavisi vardır. Tedavi doğrudan cerrahi değildir. “Bu hastalık tedaviye olumlu yanıt veriyor.”Uygulamalar arasında PRP, ozon tedavisi ve kök hücre tedavisi yer almaktadır.Hacer öğretim üyesi Fulya Üçem, akademisyenlik misyonunu yerine getirerek ülke ekonomisine katkı sağlamayı hedeflediğini belirterek, şunları söyledi: “Tedavi yöntemi olarak eklem bölgesine minimal invazif işlemler yapıyoruz ancak ameliyat önermiyoruz. “Eklem hastalıkları nasıl tedavi edilir” diye araştırmaya başladığımda çene eklemlerinin tedavisi hakkında çok detaylı bilgi bulamadım. Çene ve diz yapısını inceledim. Çene eklemi ile diz ekleminin benzer yapıya sahip olduğunu gördüm. Çene eklemi bölgesindeki hücreler dize göre kendilerini yenileme yeteneğine sahip oldukları için tedaviye kalıcı olarak yanıt verirler. Yaptığımız uygulamalar arasında PRP, ozon tedavisi ve kök hücre tedavisi yer alıyor. Bu nedenle eklem bölgesine müdahale edilerek kalıcı sonuçlar alınabilmektedir.”Şu ana kadar artrit hastası 30 binden fazla hastayı tedavi ettim.”Ayrıca çene eklemi hastalıkları alanında tedavi amaçlı kullanılacak alet, makine ve cihazların çok fazla bulunmadığına dikkat çeken Dr. Öğretim Üyesi Hacer Fulya Üçem ise şunları söyledi: “Bu durum hem doktorlar hem de hastalar için büyük bir sorun. Şu ana kadar 30 binin üzerinde artrit hastasını tedavi ettim. Bu süreç bana araç ve ekipman eksikliklerini tespit etmemi sağladı. Şu ana kadar iki uluslararası patent başvurusunda bulundum. Aynı zamanda patent başvurusunda bulunduğum 5 cihazımız daha var” dedi.Bilimin ülkeye ekonomik katkısı %90…Dr. ayrıca bu yeni özel üründen dolayı çok heyecanlandığını söyledi. Hacer Öğretim Üyesi Fulya Üçem, “Ticari olarak üretilmeye ve satılmaya başlanan patent başvuruları ve ürünler, ülke genelinde büyük maddi katkılar sağlıyor. Bir ülkenin üretiminin ekonomiye katkısı %40 ise bilimin katkısı %90'dır. Üretim potansiyeli bellidir ve onu aşmak mümkün değildir. Ancak bilimin ticarileşmesi ülke ekonomisini %90 oranında geliştirir. İnsanların patent başvurusunda bulunmaları ve bunların ticarileştiğinden emin olmaları gerekiyor. Ticarileştirme misyonunu sağlayacak taraf üniversitelerimizdir. Bu nedenle tüm araştırmacı ve öğrencilere üniversitelerle iş birliği yaparak patent başvurusu yapmalarını öneriyoruz.” Sözlerini şu şekilde tamamladı. Kaynak: (guzelhaber.net) Güzel Haber Masası
—–Sponsorlu Bağlantılar—–
—–Sponsorlu Bağlantılar—–