Kaynak, Getty Resimleri
Depremler, sağlık üzerinde kısa süreli ve ani etkilerinin yanı sıra birçok insanı uzun süre etkileyen sağlık sorunlarını tetikleme potansiyeline sahiptir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Türkiye’nin 10 ilini etkileyen depremin insan sağlığı üzerinde uzun vadeli etkilerinin olacağını açıkladı.
Depremi “kriz üstüne kriz” olarak nitelendiren DSÖ, bölgede yaşayan yaklaşık 23 milyon insanın etkilenebileceğini söyledi.
DSÖ sözcüsü Margaret Harris, acil sağlık sorunlarının yanı sıra mevcut sağlık sorunu olanlara temel ilaçların getirilmesi ve ağır travmaya yardımcı olacak hizmetlerin bir an önce sağlanması gerektiğini söyledi.
Ayrıca solunum yolu ve suyla bulaşan enfeksiyonlarda artış konusunda uyarıda bulundu.
Türkiye’de depremden etkilenen şehirlerde çalışan uzmanlara göre, birincil afet bakımında ve en savunmasız grup olan kadın ve kız çocuklarının korunmasında önemli boşluklar var.
“Yalnızca Maraş, Adıyaman ve Hatay’da 35 binden fazla hamile olduğu tahmin ediliyor”
Kaynak, Getty Resimleri
Enkazdan kurtarılan Suriyeli çocuk, bulunduğunda annesinden izole edildi
Kadınlar ve kız çocukları, deprem gibi afetlerden en çok etkilenen gruplar arasında yer almaktadır. Uzmanlara göre hizmetlerde ayrı ayrı ele alınması gereken grubun ihtiyaçları “çoğunlukla ihmal ediliyor”.
TTB Kadın Sağlığı Komisyonu’ndan Aslı Davas, deprem bölgesinde doğumların elverişsiz koşullarda gerçekleştiği haberlerine dikkat çekerek, yalnızca Maraş, Adıyaman ve Hatay’da 35 bin hamile olduğu tahminini paylaştı.
Davas, bu gebeliklerin yüzde 15’inin doğum komplikasyonları beklediğini söyledi; Yenidoğanların %15’inin sezaryene ve %15’inin acil bakıma ihtiyacı olabileceğini söyledi.
Sağlık Bakanlığı’nın bu verilere göre planlama yapması gerektiğini belirten Davas, su gibi temel ihtiyaçlara erişimde sorunlar yaşanırken, “Erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve maalesef anne ölümlerini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Bu risklere karşı saha sağlık çalışanları için hazır doğum kitleri sahra hastanelerine ve çadır kentlere yaygınlaştırılmalıdır. Ek olarak, Davas aşağıdaki önlemleri sıralar:
- Sağlık Bakanlığı deprem bölgesindeki hamilelerin doğum yapacakları yerlere nasıl ulaşacaklarını sürekli duyurmalı ve nasıl destek alacaklarına dair güncel bilgileri paylaşmalıdır.
- Kadın doğum doktorlarının sayısı arttırılmalı ve bölgedeki dağılımları iyileştirilmelidir.
- Epizyotomi setleri ve sezaryen üniteleri gibi acil ihtiyaçlar karşılanmalıdır.
- Tetanoz aşısı hem doğum yapanlar hem de yaralananlar için yaygınlaştırılmalıdır.
- Sahra hastanelerinde ve diğer sahra sağlık birimlerinde kadınlar için ayrı bölümler oluşturulmalıdır.
Uzmanlara göre kadına yönelik şiddet afetlerin erken evrelerinde başlıyor ve acilen önlem alınması gerekiyor.
Depremzedelere sudan gıdaya, geçici barınma ve hıfzıssıhhaya kadar tüm yardım ve hizmetlerin kadın istismarı için kullanılabileceği akılda tutulmalıdır.
Afet ve mülteci kamplarındaki ölümlerin %40’ından ishalli hastalıklar sorumludur.
Kaynak, Getty Resimleri
Birleşmiş Milletler’e (BM) göre deprem gibi afetlerin 4. günü ile 4. haftası arasında salgınlar oluşmaya başlayabilir. Hava, su veya yiyecekler yoluyla yayılabilirler.
Hatay’dan açıklamalarını aktaran TTB Merkez Komisyon Üyesi Onur Naci Karahancı, deprem bölgesinde çadır temini ve çadır ısıtma konusunda sıkıntılar yaşandığını, bunun da alt ve üst solunum yolu enfeksiyon riskini artırdığını söylüyor.
Bu nedenle ısıtma konusunda çocuklara ve yaşlılara öncelik verilmelidir.
Deprem bölgesinde odunla ısınmanın yaygın olduğunu belirten Karahancı, odun dumanının uzun vadede sağlık sorunlarına yol açtığını söylüyor.
Odun dumanı astım ataklarını, kalp krizlerini, felçleri ve kalp ritmi bozuklukları gibi sağlık sorunlarını tetikleyebilir.
Bulaşıcı hastalıkların yayılmasındaki en önemli sorunlardan biri, suya erişimi kısıtlı olan depremzedelerin sanitasyon eksikliğidir.
Karahancı, depremzedelere yönelik temizlik konusunda büyük eksiklikler olduğunu söylüyor:
“Çok az portatif tuvalet var. Hassas insanların odaklanmasını ve onları desteklemesini istiyoruz.”
Birleşmiş Milletlere göre, afetler ve müteakip salgınlar genellikle kirli su kaynakları (dışkı kontaminasyonu ile) veya taşıma ve depolama sırasında su kontaminasyonu ile ilişkilidir.
Afetler ve mülteci kamplarındaki ölümlerin %40’ından fazlasından ishal salgınları sorumludur.
TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Hatay şehir merkezinde ishal vakalarının henüz başlamadığını ancak Cuma gününden bu yana Samandağ’a alt solunum yolu ve ishal raporlarının geldiğini söyledi:
“Yıkımın daha ağır olduğu yerlerde sorun daha büyük. Samandağ tamamen yok oldu ve hijyen ve sanitasyon önceden düzenlenmediği için salgınların daha erken başlaması gerekiyor.”
Depremzedelerin yaşadığı yerlerde atıkların bertaraf edilmesinin imkansızlığı önemli sağlık risklerini de beraberinde getirmektedir.
TTB, barınaklarda atıkların düzenli bir şekilde toplanmamasının bulaşıcı hastalık taşıyabilecek böcek ve kemirgenlerin üremesi için uygun alanlar oluşturduğunu söylüyor.
“Tıp öğrencileri bilgisayar bilimine bakar, halk gelir temizler”
Kaynak, Getty Resimleri
Dünya Sağlık Örgütü depremi “kriz üstüne kriz” olarak tanımlıyor.
Doktorlar, deprem bölgesindeki sağlık hizmetlerinin daha iyi planlanıp koordine edilebileceği görüşündedir.
TTB Aile Hekimliği Şubesi’nden Sibel Uyan, İzmir’den Adana’ya 25 aile hekimi ve 25 doktordan oluşan bir ekip olarak görevlendirildiklerini anlatarak, buradaki hasta akışının fazla olmadığını ve inaktif olduklarını söylüyor.
Uyan, sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu Hatay’da veya en etkili olabileceğimiz çadır polikliniklerde görevlendirilmek istediğini söylüyor:
“Ama muhatabımız, yönlendirmemiz yok.
“Çadır kentlere gidip birinci basamak sağlık hizmetlerine sahip olmamız, çocuklara ve hamilelere bakmamamız, hijyene katkı sağlamamız, kapı kapı dolaşmamız lazım, bunlar iyi bildiğimiz şeyler ama devlet tarafından yok sayılıyor.
“Kendimizi boşa harcanmış bir grup olarak sunmalıyız.”
Depremin ilk gününden itibaren Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Hastanesi’nde görev yaptığını anlatan TTB İnsan Hakları Şubesi Acil Tıp Uzmanı Dr. Benan Koyuncu sağlık hizmetlerinde, “Yönetim yok, bilgi işlem yapan tıp öğrencileri yapıyor. , insanlar gelip temizlik yapıyor. Yiyecek ve içecekleri insanlar veriyor. Biz bu kargaşada hastaneyi koordine etmeye çalışıyoruz.” Diyor.
İlk günden beri en büyük sorunun sağlıklı karne oluşturmak olduğunu söyleyen Koyuncu, diğer hastanelere sevklerin “sistemsiz” yapıldığını söylüyor:
“Hasta yakınları geliyor, nerede olduklarını bilmiyoruz”.
Depremin ardından İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Kemal Memişoğlu, tedavi edilmek üzere İstanbul’a getirilen yüzlerce yaralı için yapılacak planları anlatarak, “Yaralı yakınlarının nerede olduğunu öğrenmek isteyen vatandaşlarımız ilk olarak 184 iletişim hattını veya sistem ve nabzı kullanabilirler. derecede akraba.”
Sosyal hizmetlerin desteklenmesinde de sorunlar yaşandığını söyleyen Koyuncu, Cuma günü çocuklara ve huzurevi sakinlerine yönelik psikososyal destek ekiplerinin kente geldiğini söyledi.
Kaynak, Getty Resimleri
Hatay depreminden sağ kurtulanlar kayıplarını 10 Şubat’ta toplu mezara gömdüler
TTB, deprem bölgesinde meydana gelebilecek arıza ve ölüm durumlarında idari sorumluluklar gibi konularda Türkiye Barolar Birliği ile işbirliği yapacak.
Şebnem Korur Fincancı, herhangi bir hak kaybına uğramamak için cesetlerin kimlikleri tespit edildikten sonra defnedilmesi gerektiğini söylüyor:
Cenazelerin kimlik tespiti yapılmadan defnedilmesi, yakınlarını kaybedenlerin kayıplarını ve hak kayıplarını somut olarak ortaya koyamamaları olarak gelecekte karşımıza çıkacaktır.
Yoruma kapalı.